İzmir Saat Kulesi
İzmir Saat Kulesi, İzmir'in Konak ilçesinde , aynı isimli meydanda bulunan tarihi eser.[1] 1901 yılında Sultan Abdülhamit'in tahta çıkışının 25. yıldönümü nedeniyle Sadrazam Küçük Sait Paşa tarafından yaptırılmıştır.[2][3] Kıbrıslı Kamil Paşa'nın oğlu Bahriye Mirlivası Sait Paşa ve Belediye Reisi Eşref Paşa'dan oluşan bir komisyon kulenin yapımını üstlenmiştir. Kulenin yapımından önce İstanbullu kuyumcu Zingulli Usta tarafından kulenin küçük bir maketi yapılmıştır. Buradaki Fransızca bir kitabeden mimarının İzmirli S.Raymond olduğu öğrenilmektedir. Kulenin il ismi Hamidiye Kulesi idi.[4]
Temel atma töreni ve cülûs şenlikleri tamamlandıktan sonra inşâât çalışmalarına hız verilmiş ve Vilâyet inşâât komisyonu da sürekli olarak yapıyı ve hesaplarını denetlemeye başlamış, yapılan keşifler sonucunda, inşââtın iyi gittiğine dair bir rapor hazırlamıştı. Bu raporun içeriğine göre Ekim ayına kadar yapılan harcamanın, toplam 1412 Osmanlı lirasına ulaştığını öğreniyoruz. Yapımına başlanan kule, 81 metrekare zemin üzerine oturan, son derece ince ve zevkli işlenmiş taştan bir eser olacaktı. Bu yüzden kullanılacak taş malzemenin kalitesi, yani işlenebilecek kadar yumuşaklığı, ancak bununla beraber dayanıklılığı büyük önem arz etmekteydi. İnşâât için gerekli taşların seçimi için çalışmalar yapılmaya başlanmış, bunun için Vilâyet Nafia Başmühendisi Baranofski Efendi ile İnşââtın Mühendisi Mösyö Pere Sarayköy'e gitmişler ve lâzım olacak taşlar hakkında karar vermişlerdir. İnşâât için seçilen taşların metreküpü 190 Osmanlı kuruşuna mâl olacaktır. Saat kulesinin inşasında gerekli malzemelerden önemli bir kısmını da mermerler oluşturmaktaydı. İnşâât komisyonu mermerler için de çalışma yapmış ve mermer müteahhitlerinden eksiltme usulü teklif alarak ve mermerlerin metreküpü için 100 Franktan anlaşma sağlanmıştır. Süslemesi oldukça yoğun olan bina için koyu yeşil ve vişne renginde mermerlere de ihtiyaç duyulmaktaydı, bu yüzden renkli mermerler için Marsilya'ya sipariş verilmiş, yirmi tanesi yeşil, yirmi tanesi vişne renginde olmak üzere kırk adet mermer 17 Haziran 1901 tarihinde İzmir'e gelebilmiştir. 25 Kasım 1900 tarihinde yayınlanan Ahenk gazetesi, Saat Kulesi'nin inşasında uygulanan yöntem ve teknikleri ayrıntılı biçimde kamuoyuna duyurmuştur.[5]
Türk hicvinin en önemli isimlerinden olan Şair Eşref de İzmir'de yapılan Çeşmeli Saat Kulesi ve bunun gümüş maketine ilgi duyarak, Sultan II. Abdülhamit'in de yirmi beşinci cülûsunu da kutlamak amacıyla bir şiir yazmıştır. Eşref, bu şiirini tarihlendirirken, önemli bir sanat olan “ebced” yöntemini kullanmış ve şiirin tarih mısraındaki eski yazılı harflerin toplam değerini 1319'a denk getirmiştir. Hicri Takvim'de 1319yılı, Miladî 1901 yılına, yani eserin yapıldığı tarihe denk gelmektedir. Bu güne kadar Eşref üzerine yapılan çalışma ve derlemelerin hiç birinde yer almayan bu şiir, 1 Mart 1901 tarihli Ahenk gazetesinde yayınlanmıştır:
“Cülûs-ı meyâmin-i Hazret-i Tâc-dâr-ı azâmînin yirmi beşinci devr-i celil-i senevîsi hatırâ-ı mesûd ve kıymetdârı olmak üzere Şehrimiz Kışla-yı Hümâyûn pişgahında der-dest inşâ bulunan Çeşme ve Saat Kulesi hakkında Gördes Kaymakamı Şâir-i şirin-güftâr Eşref Beyefendi'nin tanzim eyledikleri târih-i bi-bedeldir. Hazret-i Sultan “Hâmid” hânı ilâ yevmü'l-kıyâm Afiyetle kâmrân etsin Hudâ-yı lem-yezel Mülkü ihyâ, milleti mesûd kıldı himmeti Adl ve ihsanı, cihanda oldu bir darb-ı mesel oldu vakte ol şahın sâl-i cülûsu yirmi beş Ol mukaddes vakte tazimen yapıldı bu mahal Asdâkadan bir vezir-i Kâmili tensib edib Besmele ile evvela bizzât vaz etdi temel Görmeden sanma bunu, âdî yapılmış bir kule, Gel de gör kadd-i bülendi Mısır'ın ehramın bedel, İddia etmem bunun emsâli hiç yoktur diye, çünkü var misli mücevherle murassa bir model Bir su içdim “oh” çekib Eşref dedim tarihini: Mevkiinde oldu saatle bu çeşme pek güzel EŞREF”
1 Eylül 1901, Sultan II. Abdülhamit'in yirmi beşinci cülûs yıldönümü, bütün Osmanlı coğrafyasında çok renkli, katılımlı olarak kutlanılması için aylardan beri hazırlıklar yapılmış, bu tarih, heyecanla beklenmişti. İmparatorluğun en önemli kentlerinden biri olan İzmir şehri, bu tören günü için yaklaşık on üç ay süren bir hazırlık döneminden geçmişti. Bu kutlamaların içinde hiç kuşkusuz en önemlisi Çeşmeli Saat Kulesinin açılışı idi.
Günler öncesinden başlayan hazırlıklar sonucunda Hükümet Konağı, Sarı Kışla, meydandaki bütün resmî daireler, Kemeraltı, hususî konaklar, haneler, dükkanlar, hanlar, mağazalar velhasıl bütün şehir baştanbaşa rengarenk havagazı fenerleri, mersin dalları, defne yaprakları, özdeyişler yazılı plaketler, zafer takları, rengarenk kurdeleler, Osmanlı Bayrak ve Armalarıyla donatılmış; “şu suretle ki şehrimiz cemadani [taş gibi cansız] bile hayran edecek dil-rüba [gönül kapan] bir nev [çeşit] [arûs-ı ziba] şekline gelmiş idi.”
İzmir sokakları bu özel günde bir temaşa yeri haline gelmiş, İslam, Hıristiyan, Musevî bütün halk caddelere, sokaklara dökülmüş, hele hükümet meydanı ve civarı bir insan meşheri haline gelmiş; basının deyişiyle, “güya ki, her bahçeden birer çiçek toplanmış idi.”
Sabah saat onda top atışlarıyla törenler başladı. Topların atılmasıyla birlikte, Vâlilik makamında resmî kabul de başlamış oldu ve askerî ve mülkî erkân, hükümet memurları, şehrin ileri gelenleri, Konsoloslar, ruhanî liderler, Müslim ve Gayrîmüslim okulların temsilcileri Vâli Mehmet Kâmil Paşa'ya tebriklerini arz etmişler, ateşli nutuklar ve dualar irad eylemişler, Vâli Paşa da bunlara aynı şekilde mukabelede bulunmuştu. Resmî kabul esnasında Hamidiye Sanayi Mektebi Bandosu, Hükümet Konağı avlusunda bulunup, gayet güzel, gayet tesirli millî havalar çalarak, herkesi coşturuyordu. Bu arada Hükümet Konağına gelen konuklara, şerbetler, limonatalar ikram edilmiştir. Resmî törenlerden sonra Vâli Kâmil Paşa, Şer'i Mahkeme Hâkimi Emin Bey, Vâli Muavini Asım Bey, Defterdar Safiyüddin Bey, Vilâyet Mektupçusu Ahmet Rıfat Bey, Belediye Reisi Eşref Paşa, Vilâyet İdare Meclisi Azaları Abdülkadir ve Ragıp Paşalar, İzmir Askerî Fırka Kumandanı Tevfik Paşa, Redif Kumandanı Servet Paşa ile bir çok askerî ve mülkî erkân ile memurlar kalabalık bir biçimde Hükümet Konağı'ndan çıkarak, açılış töreni gerçekleştirilecek Çeşmeli Saat Kulesi'nin bulunduğu ve binlerce İzmirli'nin doldurduğu meydana gelirler.
Tören, İzmir Müftüsü Mehmet Sait Efendi'nin yaptığı bir dua ile başlar. Duanın ardından Vâli Kâmil Paşa, “Ruz-ı cülûs-ı meyamin-i menus-ı hazret-i Padişahînin yirmi beşinci sene-i devriye-i celilesinin şehrimizce bir hatıra-yı mesut ve kıymetdarı ve memleket namına bir yadigar-ı şükran ve ubudiyet olmak üzere inşa olunan Saat Kuleli Çeşmenin” açılışını yapmaktan bahtiyar olduğunu belirten nutkundan sonra, Çeşmelere su verilmiş ve kulenin açılışı gerçekleştirilmiştir. Açılışın hemen ardından kulenin yan tarafında hazır bulunan Askerî Bando tarafından “İslam Havası terennüm olunarak, umum huzzar tarafından üç defa padişahım çok yaşa” tezahüratı yapıldıktan sonra tören sona ermiştir.
Cülûsun seneyi devriyesi şerefine gece de Saat Kulesi meydanında şenlikler düzenlenmişti. Bu şenlik havasını o günün anlatımına sadık kalmak için Ahenk gazetesinden bir az sadeleştirerek aktarmayı uygun görüyorum:
“...Resmî kabul, tebrik ve açılıştan sonra herkes yerli yerine dönerek, hazırlıklarını tamamlamaya koyulmuş, bütün halk büyük bir şevkle gecenin gelişini gözlemekte idiler. Nihayet gece oldu, herkeste, her tarafta yine bir başkalık göründü.
Hazırlıklar artık bitmiş, bütün mekanlar mükemmel surette süslere, ziynetlere bürünmüş, o rengarenk fenerler, kandiller yakılınca, bütün memleket nurlara, yaldızlara gark olmuştu.
...Bütün ahali de ayak üzerineydi. Evlerde kimse kalmamış, kadın erkek, çoluk çocuk hepsi de sokaklarda sevinçler içinde geziniyor, art arda havaî fişekler, çarkıfelekler atılıyor, her biri bir başka türlü eğlenti ile eğleniyor, başka türlü zevk alıyordu. Fakat his, duygu hepsinde yine aynı, yine müşterek idi, şevketli padişahlarının sene-i devriye-i cülûs-ı hümayunları şenliklerini icra ile mutlu oluyorlardı.
Gecenin şerefine Hükümet Konağı ahaliye açık bulundurulmuş, hanende-i şehir Salamon Elgaze Efendi'nin ince saz takımı güzel havalar terennüm etmekte, gelenlere şerbetler, kurabiyeler, limonatalar, dondurmalar ikram edilmekteydi.
Bu hal, bu şevk sabaha kadar devam etmiş, sabah olunca herkes gayet şenli bir gün, gayet parlak bir gece geçirmiş olmasından dolayı fevkalade memnun ve mesut olduğu halde, bu şenliğin sebebi olan Hazret-i Padişahînin efzayiş-i ömür ve ikbal-i şahanesine can ve yürekten dualar ederek ayrılmıştır.”
Sultan II. Abdülhamit'in yirmi beşinci cülûs yıldönümü şerefine İzmir şehri iki projeyi gerçekleştirmek için girişimde bulunmuş, bunların temelleri 1 Eylül 1900 tarihinde atılarak inşââta başlanmıştır. Projelerden ilki olan Çeşmeli Saat Kulesi tamamlanarak 1 Eylül 1901 tarihine yetiştirilmiş ve açılışı yapılarak, kent için önemli bir kamusal meydan yaratılmıştı. Ancak ikinci proje olan Sarı Kışla dahilinde yapımına başlanan yirmi beş musluklu, havuzlu sebilin inşası Saat Kulesinin yetiştirilebilmesi için yarım kalmıştı. Sarı Kışla dahilindeki bu yapının tamamlanması için Vâlilik makamı girişimde bulunmuş ve inşââtın kalan kısmı için açılan ihale 235 Osmanlı Lirası bedel ile Mühendis Mösyö Pere'nin uhdesinde kalmıştır. Cülûsun yirmi beşinci yıl dönümü nedeniyle İzmir'de yapılan eserlerle yakından ilgilenen Şair Eşref Saat Kulesi için yazmış olduğu şiirden başka , bir de Kışla dahilinde inşa edilen Sebil için de bir şiir yazmış ve sebilin yapı tarihini ebced usulü ile tarihlendirmiştir. Şiirin son mısrasındaki harflerin sayısal değerlerini hesapladığımızda, 1319 sayısı çıkmaktadır ki, bu da inşââtın yapıldığı Hicrî yılı göstermekte olup, Miladî takvimdeki karşılığı da 1901 yılına denk gelmektedir.
«Şehenşah-ı muazzam hazret-i Abdülhamid hânı,
Yaratmıştır cihanda hayr-ı mahz olmak için hallâk.
Zamanında yapıldı ol kadar âsâr-ı umran kim,
Yazılsa bir büyük defter olur fihristi bin yaprak,
Olunca yirmi beş sâl-i cülûsu ol Şehenşah'ın,
Edildi cümle-i âsâr-ı umrâna bu da ilhak.
Mukaddes bir günü ettirdiğiyçün halka der-hâtır,
Vücûduyla bu havzın iftihâr etsin bütün sancak.
Sudan zannetme Eşref, geldi bal, tatlandı tarihi:
Bu fıskıyye yapıldı Kışla meydanında pek parlak.» (EŞREF) [5]
Saat Kulesi, son derece zarif görünümüyle Konak Meydanını bir inci gibi süslemektedir. Teras yükseldikçe incelen sivri kemerleri, kubbecikleri, mukarnas işçiliği ve geometrik figürlerle donatılmış olan taş işçiliğinin dantele gibi bir zarafet içinde Saat Kulesi'ni çevrelemesi, oldukça zengin bir görüntü oluşturmaktadır. 25 metre yüksekliğindeki kulenin saati, Alman İmparatoru II. Wilhelm tarafından armağan edilmiştir. İzmir' in sembolü olarak kabul edilen Saat Kulesi'nin altında bulunan odanın dört köşesinde çeşmeler bulunmaktadır.[2][3] Kule, 25 metre boyunda olup, dairesel esas etrafında dört çeşmesi vardır ve kolonlar Kuzey Afrika temasını esinlendirir.[1]
Saat Kulesi'nin kaidesi beyaz mermerden, diğer bölümleri kesme taştan yapılmıştır. Dört basamaklı, haç biçiminde bir platform üzerinde 25 metre yüksekliğinde, sekizgen kaideli ve dört katlı bir yapıdır. Buradaki sekizgenin dar kenarlarında dörder küçük sütun üzerine oturan sebillere yer verilmiştir. Bu sebiller at nalı kemerli olup, baldaken biçimindedir ve üçer çeşmesi ile kurnası, ortasında da fıskiyeleri bulunmaktadır. Bu fıskiyelerden iki tanesi günümüze gelememiştir. Baldakenlerin üzeri kubbelerle örtülmüştür. Sebiller arasında kalan dört cepheye de at nalı şeklinde kemerler ve demir şebekeli açıklıklar bırakılmıştır. Ayrıca tümünün üzerini bir saçak örtmüştür.
Saat Kulesi'nin sekizgen kaidesi üzerinde sütunlu bir galeri ile onun da üzerinde köşeleri pahlanmış kare prizma şeklinde gövde bulunmaktadır. Bu gövde oldukça zarif başlıklı küçük kubbeli kaideli sütunların birbirlerine bağlanması ile üç dilimli bir görünüm kazanmıştır. Buradaki galeri ve çeşmelerde kullanılan yeşil ve pembe renkli sütunlar Marsilya'dan getirilmiştir. Bu sütunların başlıkları ve köşeleri bitkisel süslemelerle bezenmiştir.
Gövdenin dört bir yönüne at nalı kemerli küçük pencereler açılmıştır. Bunların üzerinde doğu ve batı yönlerinde küçük birer Osmanlı arması, kuzey ve batı yönlerinde de Sultan II. Abdülhamit'in tuğraları kabartma olarak yerleştirilmiştir. Bununla beraber Cumhuriyetin ilanından sonra, 1927 yılında çıkan “Milli ve Resmi binalarda kullanılan tuğra ve methiyelerin kaldırılmasını” içeren kanun nedeni ile buradaki tuğra ve armalar kaldırılmış, yerlerine ay yıldız kabartmaları konulmuştur.
Saat Kulesi'nin gövdesi içlerinde beş kollu yıldızların bulunduğu baklava dilimleri ile doldurulmuştur. Gövdenin üst bölümü üç sıra mukarnasla genişletilmiş ve buraya 75 cm. çapında, Alman İmparatoru II. Wilhelm'in hediyesi olan dört saat konulmuştur. Bu saatlerin mekanik bölümleri demir köşebentler ve döküm ayaklar üzerine oturtulmuştur. 22 dişli çarktan oluşan saat parçaları üzerinde 1901 tarihi görülmektedir.[4]
İzmir Saat Kulesi, artık Konak Önü veya Kışla Meydanı olarak bilinen alanın ortasına yakın bir yerde, yaklaşık bir yıl süren bir yapım sürecinden sonra yükseldi.[6] Bir yıl süren hazırlık, kampanya çalışmaları ve inşaattan sonra, Sultan II. Abdülhamid'in Osmanlı tahtına çıkmasının 25. yılı münasebetiyle 1901 yılının 31-Ağustos/1-Eylül günlerinde yapılan törenlerle açıldı. İzmir Valisi Kamil Paşa'nın başlatmış olduğu bir kampanyayla finansı sağlanan Kule, İzmirlilerin padişahlarına armağanıydı.[7] Aslında aynı nedenle imparatorluğun değişik merkezlerinde, kaynakların belirttiği kadarıyla 25'ten fazla saat kulesi yapılmıştı.
İmparatorluğun değişik kentlerinde yükselen saat kulelerinin mimarisi ve işlevinin taşıdığı anlam farkının, o dönemin insanları tarafından gayet iyi bir şekilde kavrandığı anlaşılıyor. Saatin görüntüsünde hem zaman hem de iktidarın izlendiğini, dönemin şairlerinden Fani efendinin Adana Saat Kulesi için yazdığı mısralar son derece veciz ve estetik bir dille anlatıyor. Diyor ki Fani efendi: “Bir muazzam eserdir ki misli yok, naziri yok / Zahiren saat çalar, manen hükümet seslenir”. Aynı değerlendirme İzmir Saat Kulesi için de geçerlidir. Etrafındaki binalarla tanımlı bir meydan özelliği gösteren alanın ortasında yükselen bu zarif yapı, alanın kullanımında kısa sürede merkez işlevi görmeye başladı. Etrafında buluşmalar ve gösteriler düzenlenir oldu. Gerçekten de saatin şimdi çalmayan çanı ve genel yapısı itibarıyla Sultan Hamid'in “görünmeden kendini hissettirmek ve etrafında otorite titreşimleri yaratarak iktidarını vurgulama” yöntemlerine uygun bir araç olmuştur. II.Abdülhamid'in iktidarını yansıtmak amacıyla seçtiği semboller genellikle bir sentezi vurgular niteliktedir. Bunların karakterini, İslami motiflerin ideolojik destek olarak kullanıldığı çağdaş enstrumanlar olarak betimlemek mümkündür. Saat Kulesi de bu tanımı yansıtan özelliklere sahiptir. Projesinde vurgulandığı üzere kulenin yapısında Arap mimarisinden esintiler modern çizgilerle yansıtılırken, kule medeniyetin alametlerinden biriyle buluşturuluyordu. Zamanın hem çizgiselliğine hem de döngüselliğine inanılan ve günün ezan vakitlerine göre beş dilime ayrılarak yaşandığı bir ortamda, insanların saat başlarına çanın darbeleriyle uzaklardan bile duymaya başlamaları, padişahın kendini her 60 dakikada hissettirmesini de sağlıyordu. Üstelik gün artık beş vakitte değil, 24 eşit dilimde yaşanmaya başlamıştı.
Geleneksel olanın ideolojik payanda işleviyle modern olanla birleştirilmesi özelliği, kulenin ayrıntılarında da izlenebilmektedir. Saatlerin hemen altında iki tarafta tuğra, iki tarafta da Osmanlı arması yer almaktaydı.Osmanlıları hatırlatan ve öven işaret, yazı vb. unsurların kaldırılmasıyla ilgili kanun çıktıktan sonra kazınarak yerlerine ay-yıldız yapılan arma ve tuğralar da, geleneksel ve modern sentezini yansıtmaktadır. II. Abdülhamit tarafından yaygın olarak kullanılan Osmanlı arması, bu dönemde Sarı Kışla'nın cümle kapısı üzerine de yerleştirilmişti.[6]
Kulenin gümüş bir maketi padişaha sunulduğundan, günümüzde Topkapı Sarayı'nda korunmaktadır. Maketin gümüşten imal edilmesinin nedeni, 25. yılın “Gümüş yıldönümü” kabul edilmesi ve Osmanlı sultanlarının modern monarşilerdeki hükümdarlar gibi bu kutlamalara önem vermeleriydi.[7]
Saat Kulesi, etrafındaki diğer yapılara göre sembolik açıdan bazı farklılıklara sahiptir. Modern bir zaman ölçü aracı olmasının yanı sıra, kule iktidarın cisimleşmiş iletkeni işlevine de sahiptir.[6]
Yapılışından günümüze bir buluşma noktası olan Saat Kulesi, Konak Meydanı'nda bulunmakta olup İzmir'in simgesi durumuna gelmiştir.[8] Kulenin en büyük özelliği yapım tarihinden bugüne kadar saatinin hiç durmamış olmasıydı.[1] 1 Şubat 1974 İzmir Depremi'nde Saat Kulesi hasar görmüş ve saat durmuştur.[9] Kule, 1976'da tekrar onarılmıştır. Saat Kulesi'nin önüne 1974 yılında İlk Kurşun Anıtı yapılmıştır. [4]
Kaynaklar
[1] tr.wikipedia.org/wiki/İzmir_Saat_Kulesi
[2] www.cio-club.net/Makaleler/PDF/Seyahat_Izmir_Mart.pdf
[3] Araş. Gör. Zafer Öter, "TEŞVİK SEYAHATİ ORGANİZASYONLARINDA TARİHİ VE KÜLTÜREL MEKANLARIN KULLANIMI: İZMİR ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME", Dokuz Eylül Üniversitesi, Bölgesel Kalkınma ve İşletme Bilimleri Araştırma ve Uygulama Merkezi (DEÜBİMER), 4. Ulusal Turizm Sempozyumu, 18-19 Aralık 2003, İzmir.
[4] www.turkcebilgi.com/izmir_saat_kulesi/ansiklopedi
[5] Bu araştırma: İzmir Büyükşehir Belediyesince basılan ve Dr. Sabri Yetkin tarafından İzmir Saat Kulesi'nin tanıtımı için hazırlanan "Kentsel Bir Sembolün Doğuşu İzmir Saat Kulesi" adlı kitapçıktan alınmıştır. www.izmir.bel.tr/StandartPages.asp?menuID=822
[6] "TARİHSEL SÜREÇ İÇİNDE KONAK MEYDANI", İzmir Büyükşehir Belediyesi, Kent Kitaplığı, İnönü Caddesi No: 817/11 Üçkuyular – İZMİR, Tel: 0 (232) 285 62 64, Faks: 0 (232) 247 60 40.
[7] www.apikam.org.tr/index.php?p=16
[8] www.izto.org.tr/NR/rdonlyres/898956C7-DD92-46C6-92D1-F06317523AE9/9352/22_KONAK.pdf
[9] Yrd. Doç. Dr. Mehmet Utku, "İzmir çevresi'nde Hasar Yapmış Depremler", Cumhuriyet Bilim Teknik, 10 Mayıs 2003, Sayı: 842, s.10-11.