Bizi Nasıl Aldattılar?
Kenya Kurucu Devlet Başkanı Jomo Kenyetta: Bizi "İncil" İle Aldattılar
Jomo Kenyatta, Kenya'nın kurucu devlet başkanıdır. Kenya'nın ilk başbakanı ve cumhurbaşkanıdır. O, Doğu Afrika'nın en ünlü kabilesi olan Kikuyu kabilesine mensuptu. Doğumda konulan adı, Kamua Ngengi'ydi. Öksüz kaldığı için amcası ve büyükbabası tarafından büyütüldü. İskoç misyonerler tarafında himaye altına alındı ve Hıristiyanlaştırılarak John Peter adı verildi. Çocukluğu, bu misyonerlerin yanında geçti. Din eğitimi aldı. Adını Johnstone Kamau olarak değiştirdi. Nairobi Su İşleri'ne memur oldu. Kikuyu Merkez Birliği'ne katıldı. Birliğin Genel Sekreteri oldu. Birlik tarafından Kenyalıların haklarını savunması için Londra'ya gönderildi. Londra'da üniversite eğitimine başladı. Antropolog Milanovaski'nin öğrencisi oldu. Kikuyu Kabilesi'nin tarihini konu alan "Kenya Dağı'na Bakarken (Facing Mount Kenya)" adlı eseri yazdı. Rusya'ya geçip Moskova Üniversitesi'nde antropoloji okudu. Manchaster'de toplanan Pan-Afrika Kongresi'ni yönetti. 1944'te kurulan Kenya Afrika Birliği'ne geçti. Örgütün gelişmesini sağladı. Afrikalı öğrencilerin eğitimi için kurulmuş olan Bağımsız okullar Birliği'nin çalışmalarını destekledi. 1952'de Afrika'da beyazlara karşı Mau Mauların yürüttüğü ulusçu nitelikteki ayaklanmanın sorumlusu olarak İngilizler tarafından tutuklandı. Yargılanıp yedi yıl hapis ve bir yıl sürgün cezası verildi. 1963'te; cezaevindeyken Kenya Ulusal Bağımsızlık Eylemi zafere ulaştı ve ülkede sömürge yönetimi sona erdi; Kenya Cumhuriyeti kuruldu. Cezaevinden salıverildi ve önce Başbakanlık'a sonra da Kenya Devlet Başkanlığı'na getirildi.Kenyatta, 1978 yılında hayata gözlerini yumdu.[1][2]
Kenya, 1498'de Portekizli kaşif Vasco da Gama tarafından keşfedilmiş; daha sonra bölgeye gelen Araplar ve Portekizliler arasında 200 yıl süren iktidar mücadelesine son noktayı 19. yüzyılda gücü ele geçiren İngiltere koymuştur. 1585'de Osmanlı, donanmasıyla Mombasa kıyılarına ulaşsa da Portekizliler tarafından yakıldı. 1895'te İngiltere tarafından ülkeye British East Africa adı verildi. 1902'de Victoria gölünün sınır kabul edildiği hatla Uganda ayrı bir yönetim altına alınmış ve Kenya bugün bildiğimiz sınırlarına sahip oldu. 1914'te Birinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan kanlı çatışmalarda 200 bin Afrikalı, yani ülkenin dörtte biri İngiliz ordusu tarafından öldürüldü. 1944'te Kenyalı Afrika Birliği (KAU) adlı bağımsızlık örgütü kuruldu ve 1947'de başına Jomo Kenyatta'nın geçmesiyle bağımsızlık faaliyetleri hızlandı. 1952'de diğer bir bağımsızlık hareketi olan Mau Mau grubu, beyaz yerleşimcilere saldırılara başladı. Kenya Bağımsızlık Ordusu'na dönüşen bu hareketlerin başı kabul edilen Jomo Kenyatta tutuklandı. Ardından başa geçen Dedan Kimanthi'nin de tutuklanmasıyla, örgüt İngiliz politikasını benimseyerek Afrikalıları öldürmeye başladı. 1956'ya gelindiğinde çatışmalar 12.000 Afrikalı ve sadece 30 Avrupalının ölümüyle sonuçlandı. 100.000 Afrikalı ise hapsedildi.
İngilizler, Kenyalıları ilk olarak köle olarak evlerinde çalıştırmaya başladıklarında, şehir dışından kilometrelerce yolu yalınayak yürümelerini şart koşmuşlardı. 1963'e kadar Nairobi'ye ayakkabı ile girmek yasaktı. Fakat evlerde uyguladıkları politika, İngilizlerin adil olduğu inancının yerleşmesine sebep olmuştu. Örneğin bir Kenyalı, köle olarak bulunduğu evde bir bardak kırdığında 'sahip' gelip, kara kaplı 'hukuk' kitabını çıkarır ve "Bu yaptığının cezası 180 kırbaç, ama ben sana indirim yapıyorum 130 kırbaç" derdi. Köle de sahibi ona merhametli olduğu için saygı duyardı
İngilizler, Kenyalıları genetik olarak yetersiz ve yönetim kabiliyetinden yoksun olduklarına inandırmış ve bunu 'bilimsel' olarak benimsetmiştir. Jomo Kenyatta'nın ünlü sözleri tüm bu süreci özetler niteliktedir: [3]
«Avrupalılar geldiklerinde onların elinde İncil, bizim elimizde ise topraklarımız vardı. Bize gözlerimizi kapatıp dua etmeyi öğrettiler. Gözlerimizi açtığımızda baktık ki İncil bizim elimizdeydi. Topraklarımız ise beyazların olmuştu.» (Kenya Kurucu Devlet Başkanı Jomo Kenyatta) [1]
Malcolm X: Bizi "İsa" İle Aldattılar
Zulüm, yalan ve kan üzerine kurulan batı medeniyetinin sömürüsüne mâruz kalan zenciler, nasıl kandırıldı ve Hıristiyanlaştırıldı? Menfaatleri uğruna her yola başvurmaktan çekinmeyen batılılar, bu yolda dinlerini ve peygamberlerini nasıl âlet etti? Malcolm X'ten dinleyelim
...... Hırsızlığın, sarhoşun, tecâvüzün ve zînânın bulunmadığı, yüksek ahlâkın geçerli bulunduğu bir medeniyetten koparılıp getirilen halkımız, karşılarında yeryüzünün en düşük ahlâklı ülkesini buldular. Fâhişeler, câniler ve diğer suçlular tarafından yurt edinilip onlar tarafından yönetilen bu ülkede, kendi tabiatlerine uygun bir toplum meydana getirmeye çalışan halkımız, sonunda tahammül edemeyip isyan etti. Boğazımıza taktıkları zincirlerle bizi buraya getirenler ise, her seferinde hikâyeye başvurdular. Spears'ın "Köle Ticareti" adlı kitabında bütün bunlar anlatılıyor. Burada belirtildiğine göre köle ticâretine ilk başlayanlardan biri, John Hawkings adlı bir İngiliz'di. Ve onun gemisinin ismi de "İsa" idi. Yani bizi buraya getirmek, (köleleştirmek,) ve burada tutmak için "İsa" kullanıldı.
...... Halkımız, buraya getirildiğinde; uğradıkları zulüm ve işkencelere isyan edip geri dönmek istemiş ve kendilerini getiren gemiyi gözlemeye başlamışlardı. Kölelerin bu yüzden sık sık söyledikleri eski bir ilâhîleri vardı: "İsa'ya doğru koşalım, yurdumuza doğru koşalım." Bu ilâhideki İsa, Afrika kıtasından kölelerin getirildiği geminin adıydı. Eski köleler, bu gemiye tekrar binip Afrika'daki yurtlarına yeniden dönebilmenin hayâlini kurmaktaydılar. Fakat bugün beyni yıkanmış bazı zavallı zenciler veya gerçek köleler, kilise sıralarına oturup hâlâ; "İsa'ya koşalım." ilâhisini söylemekteler. Bu ilâhiyi dilinden düşürmeyen zencileri şimdi alıp Afrika'ya götürmeye kalksanız, korkudan ölüp ölüp dirilirler. Bu da zihinlerin nasıl bozulup karmakarışık hâle getirildiğini çok iyi göstermektedir.[4]
Ve Bizi Birbirimize Kırdırtarak Aldattılar
Aşağıdaki satırlar, Çanakkale'yi destanlaştıran gâzilerimizden Mülâzım Ahmet Halit Üngör'ün bir hâtırâsı olup İngiliz ve Fransız gibi İslam düşmanlarının Müslümanları nasıl aldattığına dair acı bir vesikadır. Yazı ve belgeler, Mülâzım Ahmet Halit Üngör'ün oğlu Ethem Rûhi Üngör tarafından gönderilmiştir.
«Çanakkale'de savaşıyorduk. Siperlerde bulunduğumuz sıralarda düşman tarafından bir askerin sıçrayarak bize doğru yaklaşmakta olduğunu gördük. Korkusuz bir delikanlı idi bu... Bizim erattan (erlerden) onu görenler, arka arkaya ateş ediyor, fakat bu askerin bize yaklaşmasına engel olamıyordu. Düşmanımız, anlaşılan bize sokularak el bombası atacaktı. Hemen silâhımı doğrultarak nişan aldım ve ateş ettim. Vurularak yere düştü ve bir müddet çırpındıktan sonra hareketsiz kaldı. Sürünerek yanına gittiğimde ölmüş olduğunu gördüm. Fransız üniformalı, zenci bir askerdi bu. Üzerini yokladım... İç cebinde bir şişlik vardı. Elimi üniformasından içeri sokarak onu aldığımda, donakaldım. O değil de ben vurulmuştum sanki. Elimde tuttuğum şey, sözde düşmanım(!) olan o zencinin kanlarıyla ıslanmış bir Kurân-ı Kerîm'di. Ah o sömürgeci İngilizler, âh o Fransızlar......»
Evet, tüylerinizin ürpererek okuduğunuz bu hâdise, Çanakkale gâzilerinden Mülâzım Ahmet Halit Üngör'ün 15 Nisan 1915 tarihli bir hâtırâsıdır ve İslam düşmanlarının gerçek yüzlerini ortaya koyan acı bir vesikâdır.
Evet, âh o İngilizler ve âh o Fransızlar... Önce başka ülkelerde yaşayan Müslümanları birbirine kırdırdılar. Sonra da aynı sınırlar içinde yaşayan ve asırlar boyunca Allah ve Peygamber aşkıyla İslam'a bayraktarlık yapmış olanları Türk-Kürt, Alevî-Sünnî gibi ayırımlar sonucunda akan her damla Müslüman kanı, o vampir yarasaları biraz daha mutlu etti.
Artık İslam ülkelerinde dökülen kanlar, göllere dönüşmüştür ve o meş'um yaratıklar, İnşaAllah, yarattıkları bu kan gölünde kendileri boğulacaktır. Çünkü zulüm, fazla uzun sürmez! [5]
Kaynaklar
[1] tr.wikipedia.org/wiki/Jomo_Kenyatta
[2] www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=1864
[3] www.geziyorumlari.com/index.php?option=com_content&task=view&id=554&Itemid=170
[4] Malcolm X, "Bizi İsa İle Aldattılar", Zafer Dergisi, Gerçeğe Doğru Serisi, c.2, f.15, s. 28.
[5] "Bizi Böyle Kandırdılar", Zafer Dergisi, Gerçeğe Doğru Serisi, c.2, f.16, s. 18-19.